Basketbol şubesini 1907 Derneği’nin devralmasıyla zamanın Dream Team’i kurulmuştu.
Point Guard pozisyonundan NBA’den gelen Mahmud Abdul Rauf, 2 numara pozisyonunda Fenerbahçe’nin alt yapısında oynamış, bir zamanlar havlu sallarken o günlerde takımın yıldızı İbrahim Kutluay, 3 numarada NBA’deki lokavt nedeniyle Phoneix Suns’a gidemeyip sonrasında bizi tercih eden smaç şampiyonu Marko Miliç, 4 numarada taraftarın büyük sevgilisi, ribaund ve blok canavarı, sempatik, her zaman güler yüzlü birkaç sene önce vefat eden Conrad McRea, 5 numarada ise yine NBA patentli Avrupa’nın sayılı uzunlarından Zan Tabak… Ve 6. adam da has Fenerbahçeli , 3 sayı canavarı Serdar Apaydın…
O zamanlar daha ULEB yokken, FIBA tek başına hüküm sürerken, adı Euroleague değil, Supro League idi. Avrupa’nın en iyi takımları gruplara ayrılıp, futboldaki şampiyonlar ligi benzeri mücadele veriyorlardı.
1. tur grubumuzda , Zalgiris Kaunas (ki sezon sonunda bu ligi şampiyon kapayan takım), Pau Orthez, Tau Ceramica, Varesse Roosters ve Avtodor Saratov vardı.
A grubu hakikaten de çok zorluydu. Litvanya’nın tartışmasız en iyisi Zalgiris (ki o sene Avrupa’nın en iyisi oldular), Fransızların en iyisi, Rusya’dan Pachutine kardeşler, Chikalkin, Khryapa, Einikis’li kadrosuyla dev Saratov.
Bunun yanında İspanya’dan Tau Ceramica vardı. Bugün dünya şampiyonu olan İspanya’nın yıldızlarından Calderon ile Garbajosa kadroya bile giremiyorlardı o zamanlar. Espinoasa, Amerikalı Elmer Benett, Juan Espil, Rusconi ve Beric’li kadrosuyla yine çok iyi bir kadroları vardı.
Son olarak da sürekli sponsor değiştirdiği için belki ismi tanıdık gelmese de, İtalyanlar’ın haşarı çocuğu Gianmarco Pozecco’nun , Veliko Mrsiç’in, De pol, Galanda, Avrupa’nın o zamanlar bana göre en iyi 1-2 numarası olan, babası da basketbolcu olan Meneghin, hala Porto Riko’da forma giyen Santiago’lu kadrosuyla Varesse Roosters vardı.
Çok zorlu bir gruptu ama Fenerbahçe’nin kadrosu da bench derinliği olmasa da iyi kadrolardandı.
Ve ilk maç günü gelmişti ;
Suproleague maceramız Zalgiris Kunas ile başlayacaktı. Tyus Edney, Zukauskas, Stombergas, Jiri Zidek, Zukauskas, Adomaitis, Maskoliunas gibi isimleri kadrosunda barındıran Zalgiris idi.
Hep söylediğim gibi, daha sonra Avrupa şampiyonu olacak bu takımı, İbrahim’in 33 sayıyla yıldızlaştığı, Miliç’in de 24 sayı attığı maçta, yaklaşık 6-7 bin taraftarın önünde 15 sayı fark yaparak 99-84 yenerek evlerine postalamıştık. İbo daha ilk haftadan, daha sonra lider bitireceği sayı krallığına oturmuştu.
Lig bizim için çok güzel başlamıştı. 2. maç yine evimizdeydi Tau Ceramica ile, bu sefer de onlara 21 sayı fark yaparak 96-75 ile evlerine yollamıştık. İbo 28, Abdul Rauf 21 sayı ile oynamıştı ve tribünler yine doluydu.
Fenerbahçe taraftarının desteği ile bir başka oynuyor, Avrupa’nın 2 büyük takımını farklı dize getiriyordu ve de yavaş yavaş adından söz ettirmeye başlıyordu.
Ardından gelen Pau Orthez deplasmanındaki 25 farklık mağlubiyet, deplasmanda aynı başarıyı gösteremediğimizin belgesi gibiydi. Maç sonunda bugün kariyerinin son günlerini yaşayan Fransız oyuncu Foirest, Fenerbahçeli oyunculara “kapı bu tarafta” der gibi işaretler yapıyordu (ama o maçın rövanşı da Pau Orthez için kötü olmuştur).
Daha sonrasında içeride Rus Saratov ile oynayıp zorlandığımız maçı uzatmada 80-76 aldık. Miliç, Tabak, Abdul Rauf ve İbrahim skor yükünü paylaşmışlardı ve taraftarın yine muhteşem desteği ile o maçı da galibiyetle kapamıştık.
Bunun gibi bir çok maç oynadık orada. İçeride önümüze geleni devirirken, deplasmanda ise çok zorlanıyorduk. Evimizde Varesse’ye 19 sayı fark atarken, dışarıda yeniliyorduk.
Grubumuzu 6 galibiyet 4 mağlubiyet ile 2. sırada bitirdik Zalgiris’in ardından. O zamanki statü gereği bir grubun ilk 3 ü ile diğer grubun son üçü karıştırılıyordu. Maç yapmayan takımlar birbirleriyle maç yapıyor ondan sonra sıralama son şeklini alıyordu.
Yeni grupta, Sarlija, Krstic, Atkins (ki bu ismi deplasman maçında son saniyede yolladığı üçlük dolayısıyla hiç de iyi anılarla hatırlamayacağız), Prkacin, Gordan Gricek, Marcelic ve Bagaric’li kadrosuyla Cibona Zagreb, TDK Manresa ve de Vujanic, Rakocevic, Radmanovic, Popovic ve Topic’li kadrosuyla Kk Ccrvena Zvezda Belgrade vardı. Bu grup maçlarında da evimizde firesiz ama deplasmanda da galibiyetsiz kapamıştık.
Görüldüğü gibi evimizde muhteşem taraftar desteği ile firesiz oynarken, deplasmanda ise sadece 1 galibiyet almıştık, o da Rus takımından olmuştu.
Kadrodaki McRea, İbo, Miliç, Serdar gibi isimler taraftar ile bir başka oynuyorlardı. Hafta ortası öğrenciler okuldan çıkıp koşarak, işte çalışanlar erken çıkmak için izin alarak atlayıp gelirlerdi. Her hafta bir maç olurdu ve de tribünler genellikle dolardı. Atmosfer muhteşemdi. Basketbol bilinciyle takımını destekleyen bu taraftar, takımın son 16 ya kalmasında adeta en büyük itici güçlerden biri olmuştu. Hele bir Cibona maçı vardır ki, son saniyede rakip 2 serbest atışı atsa muhtemelen maçı alacakken, taraftarın pota arkasındaki olağanüstü çabalarıyla maçın yıldızı olan Cibona’lı oyuncu 2 atışı da üst üste kaçırdı ve maçı aldık.
Sırada Real Madrid maçı vardı. Artık play-off sistemine geçilmişti. Son 16 ya kalmıştık ve de güçlü Real Madrid ile eşleşmiştik. Real Madrid’de, Espinoasa, (sonradan bizde forma giyecek olan) Tonaka Beard, Rodriguez, Herreros ve Iturbe vardı.
İlk maç Abdi İpekçi’deydi. İlk yarıyı 10 sayı farkla geride kapamıştık. Bir tek İbrahim ile dayanıyorduk yine. Tribünler ağzına kadar doluydu. FIBA’nın kayıtlarında 9000 yazsa da, o maçta 10 000’den fazla taraftar vardı. Abdi İpekçi yine tarihi günlerinden birini yaşıyordu.
2. devre yine İbrahim’le oyunda kalmaya çalışıyorduk. Maçı da kafa kafaya getirmeyi başarmıştık. Taraftar daha da gaza gelmiş, Real Madrid’i yenmeye çok yaklaşmıştık. Ama sonra zamane koçumuz Halil Üner öyle saçma sapan öyle gereksiz bir teknik faul almıştı ki, hepimizin yıkıldığı an, o an olmuştu. Onca emek ve onca çaba boşa gitmişti bir hareketle.
10 binden fazla taraftarın önünde maçı 89-81 kaybetmiştik Real Madrid’e. İçeride ilk defa mağlubiyet görüyorduk 9. maçımız sonunda. Herkes üzgün ve şaşkındı. Real Madrid çok güçlü bir ekipti ama içerideki bir mağlubiyeti kabullenmek de zordu.
Son 8 e kalmamıza ramak kala 2. maçımızda da Real Madrid’e deplasmanda ilk yarısını 41-37 geride kapadığımız maçta 85 – 74 yenilmekten kurtulamamıştık ve de Supro League maceramızın sonuna gelmiştik.
İlerleyen yıllarda o takım dağıldı, basketbola olan ilgi azaldı, yönetimin ayırdığı bütçe de önemli miktarlarda düştü.
Ama o sezon Avrupa’da yaşananları kimsenin unutması mümkün değil. Futbolda dize getiremediğimiz Avrupa devlerini burada teker teker dize getirip evlerine postalamıştık. Taraftar ile takım arasında muhteşem bir uyum vardı. Her maç dolu ve takımını muhteşem destekleyen tribünler önünde gelen galibiyetler keyif vericiydi hakikaten de.
Aradan 7 sene geçti.
Fenerbahçe’miz yapılan sponsorluk sözleşmesi kapsamında bu sene yine Avrupa’nın en başarılı takımlarının oynayacağı Euroleague’e katılma hakkı elde etti. Bugün kuralar çekildi.
Son şampiyon CSKA, İspanyol devi Barcelona, İtalyan Benetton Treviso, zamanında yendiğimiz Pau Orthez ve Zalgiris, Yunanistan’dan Aris ve de yine İtalya’dan Napoli takımları var.
Yarım kalan bir hesabımız var 98-99 sezonundan kalan Euroleague’de. Halil Üner’in aldığı saçma sapan teknik faul yüzünden kaybedilen son 8 şansını bu sene güçlenen kadromuzla yeniden zorlayacağız. Yepyeni bir sezon başlıyor Fenerbahçe basketbol takımı için Avrupa’da. Futbol takımının bir türlü getiremediği Avrupa’da başarıyı, daha önce yakalamış ve bu sene de yakalaması muhtemel bir basketbol takımımız var.
İşin özü şudur ki ;
Bu basketbol takımına sahip çıkıp desteklemek her Fenerbahçeli’nin en büyük görevidir. Bu sene futbol maçlarındaki tribünler hepinizin malumu. Büyüyen stadın da etkisiyle, tribünde herkesin yaşadığı sıkıntılar ve de takımımıza istediğimiz gibi olumlu etki yapamadığımız ortada.
Ama basketbol salonları bu sorunların bir kısmından arınmış bir halde bizleri bekliyor. Abdi İpekçi’yi o eski muhteşem günlerine döndürmemek için hiçbir neden yok.
Takımda İbo, Ömer, Mirsad, Kambala, Mrsiç, Solomon gibi taraftarla oynayınca performansları tavan yapan oyuncularımız var. Bu oyuncularımızın ve de takımımızın performansını yukarıya çekmek için bu sene Abdi İpekçi’yi hınca hınç doldurmak lazım.
7 sene önce açık kalan hesabı kapatmak gerekiyor. Bu sefer başımızda Aydın Örs gibi hocaların hocası bir isim var. Bu sene başarılı bir yere gelmememiz için hiçbir neden yok.
Basketbolda Avrupa turnemiz 25-26 ekim tarihlerinde Yunanistan’da Aris deplasmanı ile başlıyor. Ardından da içeride açılışı yapacağımız maç, bir zamanlar bize kapıyı işaret eden Foirest’nin o zamanlar oynadığı takımı Pau Orthez. 1 ya da 2 Kasım günü Abdi İpekçi mahşer yeri gibi olmalı. Fenerbahçe taraftarının takımına nasıl destek olabileceğini herkes görmeli.
Maçların başlamasına daha 1.5 ay olsa da, kuraların çekilmesi beni şimdiden havaya soktu. Bu sene pahalılaşan futbol maçları bilet fiyatları ve zevksizleşen tribünleri, maç atmosferi gibi nedeniyle basketbol salonları bizim için en önemli adres olmalıdır.
1907 ÜNİFEB’in basketbol maçlarında üstüne düşen görevi layıkıyla yapması çok önemlidir. 1907 ÜNFEB’in basketbola verdiği önemi zaten birçoğumuz biliyoruz. Ama bu sene maksimum yapmalıyız. 100. yılımızda Abdi İpekçi’de dolu tribünler önünde inanılmaz zaferlere taraftar desteğiyle imza atacağımıza gönülden inanıyorum.
O halde Euroleague için şimdiden yüklen 1907 ÜNİFEB…
Levin SUSAR
1907 ÜNİFEB – Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği