2 Haziran 2008 – Her zaman Fenerbahçeliliğimizle onur duyduk, onur duyacağız. Hiçbir zaman sevgimizin boyutları hesaplanamadı, hiçbir zaman da azalmayacak. Fenerbahçemiz’in her maçında yanında olmaya çalıştık, yine olmaya çalışacağız..
Fenerbahçemiz Efes Pilsen’i devirdiğinde çok sevindik. Hem Fenerbahçemiz’in başarısına sevindik, hem de finalde Türk Telekom’la oynayacağı maçlarda Fenerbahçemiz’in yanında olacağımız için sevindik. Daha fikstür belli olmadan neler yapabiliriz, biletlerimizi nasıl alabiliriz bunları düşündük. Fikstür belli oldu, tarihler gayet güzel, katılımın yoğun olacağı belliydi. Bu sefer maçın biletlerini bekledik. Her zaman Fenerbahçemiz’e karşı astronomik fiyatlar belirlemiş zihniyetten ve yine öyle olacağından korktuk. Bir basketbol maçı için pahalı olmasına rağmen, Fenerbahçemiz’in yanında olmak için değecek bir miktar belirlediler. Sesimizi çıkarmadık, biletler çıktıktan yarım saat sonra cebimizdeki son kuruşa kadar bilet aldık. Arkadaşlarımızı da beraberimizde getirir, Fenerbahçemiz’in coşkusuna onları da ortak ederiz diye bütün paramızla bilet aldık. Okulun her yerine afişler astık, mailler gönderdik, forumumuza yazdık.
Gören aradı, biz de gelmek istiyoruz dedi. Biz öğrenciyiz, elimizdeki imkan belli verebileceğimiz para belliydi. Alabildiğimiz kadar insana bilet aldık, onlara verdik. Bu maçla yattık bu maçla kalktık. Maç günü geldi çattı. ODTÜ’ye 2 tane servis getirdik. Tam yola çıkacaktık ki haber geldi. Telekom taraftarları(!) salonun önünde toplanmış, Fenerbahçeli arkadaşlarımıza sataşıyorlarmış. Bayan arkadaşlarımızı mağdur etmemek, orada sorun yaşamamak için bekledik. Oradaki insanların seviyelerine inmemek, sporun çirkin tarafını yaşamamak, yaşatmamak için elimizden geleni yaptık ve saati geldiğinde yola çıktık. Salona geldik. Başta herşey güzel gibiydi. Arkadaşlarımız içeri giriyor, biz de onlarla beraber sırada bekliyorduk ama sonra polis içerinin doluluğunu mazeret gösterek kapıları yüzümüze kapattı. Elimizde biletler olmasına rağmen bizleri içeri almadılar. Güvenlik içindir şimdi açarlar diye bekledik ama kapı duvar, biz de duvarın bekçileri gibiydik, açmadılar. Bizim bütün çabamıza, gayretimize karşılık elimizde biletimizle dışarıda kaldık. Arkadaşlarımızın yarısı içeride yarısı dışarıda salonun önünde ne yapacağımızı bilemeden bekledik. Olay çıkarmadık, taşkınlık etmedik. Sadece kapıların açılmasını bekledik, açmadılar. Polislerle, amirlerle konuştuk, yine açılmadı kapılar…
Daha bunun verdiği üzüntüyü üzerimizden atamamışken daha büyüğünü sağolsun bizim güvenliğimiz için orada olan çevik kuvvet bize yaşattı. İçeri giren birkaç arkadaşımızdan biri, polisler tarafından insan olduğu unutulup bir hayvan gibi yaka paça dışarı atıldı. İte kaka, hakaret ede ede polisler görevini (!) yaptı. Arkadaşımızın yaptığı şey ise sadece polisin yaptığı bir kıyakçılığa ses çıkarmaktı. Bizim güvenliğimizden sorumlu polisimiz yine kendi tanıdıklarına kıyak yapma adına arkadaşlarımızın önüne birilerini sokmaya çalışırken arkadaşımız ses çıkardı diye ona “Sen ne artistlik yapıyosun!” demiş, yanında kız arkadaşı olmasına rağmen 5 tane polisin saldırısına uğramış, tutmak isteyen arkadaşımıza copla vurulmuş ve orada bulunan, tutan kız arkadaşlarımıza “Sana ne lan!” diyerek hakaret edilmiştir. Bu ülkede polise karşı çıkmak artistlik midir? Bir savunmasız üniversite öğrencisine 5 kişi saldırmak görev midir? Bir hanımefendiye hakaret etmek polislik midir?
Bizler içeri hiç giremedik. İçeriyi bir kez olsun göremedik. Fenerbahçemiz’in coşkusuna ortak olamadık. Okulumuzun her tarafına afişler astık, insanları bu maça çağırdık. Cebimizdeki son kuruşa kadar bilet aldık, arkadaşlarımızı biletsiz bırakmadık. 2 servis insanı salona götürdük, yarısını içeri sokamadık. Elimizde biletlerle dışarıda kaldık. Neden dışarıda kaldık? Çünkü birilerine yaranmak uğruna bastırılan davetiyelerden, biletleri Biletix satmasına rağmen kapılarda turnike olmasına rağmen birilerinin tanıdıklarını, eşini dostunu biletsiz içeri sokmasından dışarıda kaldık. Bu mudur bizim emeklerimizin karşılığı, bu kadar ucuz mudur bu yapılanların karşılıksız kalması? Bu kadar mı? Sonuç ise; Fenerbahçemiz’in coşkusuna ortak olmak için gittiğimiz dün geceyi hastanede ve karakolda geçirmemiz oldu. Biz orada olduğumuz zaman elleri kelepçeli olarak getirilmiş bir hırsızın bile ifadesi gelir gelmez ayakta alınırken biz bir suç duyurusunda bulunmak için 3 defa karakolda amirle, 3 defa da salondaki amirle görüştük. Neyseki sonuçta vatandaşlık hakkımızı bize verdiler(!). Bu polisleri şikayet edebildik.
Polisi polise şikayet ettiğimizin ve Türkiye’de yaşadığımızın farkındayız ama bizler kötü giden şeyleri düzeltmek için de eğitim görmüyor muyuz? Bizler düzgün bir birey olmak için uğraş vermiyor muyuz? Bizler, üniversite öğrencileri, buna ses çıkarmazsa kimler çıkaracak? Biz sadece vatandaşlık hakkımızı kullanarak bu polisler hakkında suç duyurusunda bulunduk Oradaki polislerin şikayetimizi geri çekmemiz için sarfettiği sözlere aldırış etmedik, şikayetimizi geri çekmedik. Biletsiz insanlar giriyor dediğimizde hayır olmaz dediler, ondan sonra da şikayetinizi geri alın, sizi Pazar günkü maça biletsiz sokalım dediler. Bizleri karakolda resmen tehdit ettiler. Biz ise sadece vatandaşlık hakkımızı kullandık.
Belki bir sonuç çıkar, belki çıkmaz. Çıkması için elimizden geleni yapıp, bu işin peşini bırakmayacağız. Biz Fenerbahçemiz’i çok sevdik, sevmeye devam edeceğiz. Biz her zaman yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. Böyle şeyler bizim sevgimizi azaltamaz, Fenerbahçemizle aramıza giremez ama bu kadar emeğin, bu kadar sevginin karşılığı bu olmamalı değil mi?..
Yüksel SAYIN
1907 ÜNİFEB – Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği