1907 ÜNİFEB

Sıkıntı Büyük

Tatsız sayılabilecek bir dönemin ardından sezonun ikinci ve önemli kısmına girmek üzereyiz basketbolda. Ligdeki tablo biraz da ligin kalitesindeki düşüş sebebiyle karamsar gözükmese de Euroleague’deki durumumuz bulunduğumuz gruptaki takımların da performansına bakarak pek iç açıcı gözükmemekte. Euroleague grubumuzun ilk devresinde aldığımız galibiyetlerle hala Top 16 için avantajlı olsak da son Montepaschi Siena hezimeti, kader maçı Zalgiris Kaunas öncesinde karamsarlığa sebep olabilir. Zalgiris maçı öncesi en önemli kozumuz yeni transfer Roko Ukic olacaktır hiç kuşkusuz.

Ukiç’in adı geçmişken son yıllarda bence Emir Preldzic’ten sonra yapılmış en başarılı transfer oldu Ukic, Fenerbahçe için. Bunun sebebi, Ukic’in tam olarak Tanjevic’in oyun sistemine uygun bir oyuncu olması ve Avrupa basketbolunun içinden bir isim olması. Ukic’in gelişiyle Greer ve Giricek’in performansları bir kademe yukarı çıkmamız için belirleyici faktörler olacak gibi gözüküyor kısa rotasyonu açısından. Uzunlarımıza gelecek olursak, Mirsad’ın sakatlığına Ömer Aşık’ın sakatlığı da eklenince sezon içerisinde zor anlar yaşadık. Aynı zamanda potansiyelleri düşünüldüğünde 1-2 sene önce Avrupa’nın en önemli uzun kadrosuna sahip olabileceğimizi hayal ettiğimiz Ömer-Semih-Oğuz-Enes dörtlüsünden Enes’i kaybetmemiz ve diğer uzunlarımızın da oyunlarına çok fazla bir şey katmadıklarını gördüğümüz bir sezonda özellikle 4 numara pozisyonunda sıkıntı yaşadık. Neyse ki Emir Preldzic, 5 numara dışında sahanın her bölgesinde hakkıyla oynayan bir oyuncu haline geldi de çok daha sıkıntılı bir duruma düşmedik. Ukiç transferinden sonra “belki bir de yabancı uzun oyuncu alabilir miyiz?” sorusu şu an gündemde. Üstelik Avrupa basketbolunda önemli işler yapmış Pops Mensah-Bonsu ve Jeremiah Massey gibi uzunlar transfer için uygun durumda olduğundan bu beklentiler iyice dillendirilmekte. Ancak anlaşılan o ki Mirsad’ın dönüşü beklenecek 4 numara pozisyonu için. Takımın bu ilk dönem performansını değerlendirirken Preldzic ve Kinsey’in geride kalan maçlarda iyi performans sergilediklerini söylemek lazım.

Oyuncularla ilgili değerlendirmenin ardından tabii ki koç Tanjevic için de bir paragraf açmak gerekiyor. Oynatmak istediği basketbol için uyguladığı rotasyon sistemi ve davranış şekli pek çok insanın gözünde zaten az olan kredisini bu sezon iyice tüketti. Kim ne derse desin Milli Takım’ın geçen yaz oynadığı basketbolu görünce ben bu sene için heyecanlanmıştım, ancak sonuç şu ana kadar benim için de hayal kırıklığı olarak görünüyor. Tanjevic ile alakalı camia içinde bir çok olumsuz görüş varken, sene içinde basından duyulan Aydın Örs ve Oktay Mahmudi ikilisi haberleri “bir antrenör değişikliği olur mu?” sorularına yol açtı, fakat yönetim tarafından yalanlandı. Açıkçası geliş şekliyle bile Fenerbahçe taraftarlarının çok önemli bir kesiminin antipatisini kazanan bir antrenörde geride kalan vasat sezonlardan sonra bu kadar ısrar edilmesi kulüp açısından bakılınca çok anlamlı gözükmüyor. Bu sezon oynanılan önemli maçların hemen hemen hepsinde kaybetmiş bir takımın antrenörü olarak Tanjevic zor bir dönemden geçiyor. Tanjevic’in gelişi ve gidemeyişi konusunda ise en önemli faktör, onun aynı zamanda Milli Takım’ın da antrenörü olması olarak gözüküyor. Bu durumda da Fenerbahçe Basketbol Şubesi ile Federasyon arasındaki ilişkinin boyutları doğal olarak sorgulanmak durumunda kalıyor. Belki de sırf bu dedikoduların baskısı altında Federasyon ve hakemlerin kritik dönemlerdeki tutumu en çok Fenerbahçe’ye zarar veriyor. 2010 Dünya Kupası’na koç Tanjevic ile gidecek olmamız Fenerbahçe basketbol şubesinin de elini kolunu bağlamış gibi bir görüntüyü ortaya çıkarmakta ve açıkçası bir taraftar olarak bizleri yaralamaktadır.

Yazıda Fenerbahçe ve Federasyon’a bu kadar değinmişken bu seneye damgasını vuran Cemal Nalga olayına değinmemek olmaz tabii ki. Herkesin artık olayın nasıl gerçekleştiğini bildiği bir ortamda ve sağduyulu düşünen Galatasaraylıların bile sonuçlarına katlanmak istedikleri bir olayda Basketbol Federasyonu inanılmaz kararlar almıştı ve son gelişmelerden sonra da bu inanılmaz kararları almaya devam ettiğini göstermiş oldu. Disiplin yönetmeliklerinde işlenen suçun cezası bence çok da fazla yoruma yer bırakmasa da verilen rastgele kararlar olayı garip bir boyuta getirdi. Cemal Nalga vakasından sonra 9 maç hükmen mağlup sayılan Galatasaray Cafe Crown’ın aynı zamanda 5 puanı da silinmişti. Ancak Tahkim Kurulu bu 5 puanın tekrardan GSCC’ye verilmesine karar verdi. Açıkçası benim gözümde ve biraz Türkiye Basketbolu’nu takip eden herkesin gözünde bu karar sürpriz olarak görülmedi. Eğer olay bu kadar Türk medyasının gündemine girmeseydi verilecek ceza bu yönetim anlayışıyla 5 maç hükmen mağlubiyet olurdu diye düşünüyorum, federasyonun tutumunu görünce. Galatasaray’ın basketbolun içinde kalması adına büyük kulüp güdümünde verilen kararlar Türk Basketbolu açısından çok üzücü oldu.

Bu sıkıntılı ama henüz hiçbir şeyin kaybedilmediği sezonda en formsuz parçalardan biri olan taraftarın da artık 100 kişilerden 10.000’lere çıkması gerekmekte iç saha maçlarında. Belki de en fazla eleştirilmesi gereken durum bu Fenerbahçe adına. Takıma duyulan sempatinin azalması açıkçası geçerli bir sebep değil maçlara gitmemek için. Bu bahaneyi tembelliğe bağlamak da çok acımasızlık sayılmaz. Aragones döneminde bile takımına sahip çıkan taraftar bu takıma daha fazla kredi vermeli her ne olursa olsun. Sezonun geri kalan kısmında umarım daha güzel gelişmeleri konuşuruz.

Kerem Işıldak
1907 ÜNİFEB – Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği

Bizi Takip Edin

Aşağıdaki simgelere tıklayarak sosyal medya hesaplarımıza ulaşabilir, bizi takip edebilirsiniz.