Yazıma, sivil toplum örgütünde çalışmak isteyenler için yönlendirici bilgiler içeren bir yazı olan Radikal Gazetesi’nden alıntıyla başlamak istiyorum.
“Sizden daha deneyimli olan kişilerle birlikte bir çalışma programı çıkarın. İlk hevesle çalışma saatlerini çok uzun, aralıkları çok kısa tutmayın; iş tahmin ettiğinizden daha yorucu olabilir. Sonradan yerine getiremeyeceğiniz sözler verip, hem kendinizi hem de karşınızdakini zor durumda bırakacağınıza, gerektiğinde ‘Hayır’ demeyi bilin. Çünkü gönüllülükte düzen ve devamlılık esastır.
Herhangi bir nedenden ötürü gönüllü olarak yaptığınız çalışmalara son verecekseniz, bunu mümkünse işi bırakmadan çok önce diğer çalışanlara açıklayın. Unutmayın her ne kadar gönüllü de olsanız, başkalarına yardım etmek, ciddi bir organizasyon gerektiren, profesyonel bir iştir.”
1907 ÜNİFEB, gerekli alt yapıyı sağladıktan ve yasal süreci de aştıktan sonra, artık resmen bir sivil toplum örgütü olacaktır. Bu aşamadan sonra cevaplanması gereken sorular da artmaktadır. Cevapları ararken hangi yolu izlemek doğru olacaktır? Hangi platformlarda temsil etmek ve edilmek istiyoruz? Misyonumuz hangi faaliyet alanlarını öngörüyor; bu alanlar mutlak mı? Bu soruları artırmak mümkün… Uzun vadeli düşünürken bu ve benzeri soruların cevaplarını sorgulamamak büyük hata olur diye düşünüyorum.
Değişen ve gelişen dünyada, demokratik yaşamın güncel bir gereği olarak katılımcı demokrasinin en önemli unsuru sivil toplum örgütlerinin hayati bir işlevi var. Bu bağlamda 1907 ÜNİFEB, ne istiyor? Günlük hayatta değişik şiddetlerde tepki gösterdiği olaylara karşı ortak akıl ile hareket etmek mi; yoksa misyonu ile sınırlı -ki sınırını da açıkçası bilemiyorum- konular etrafında yoğunlaşmak mı istiyor?
Daha açık ifade etmek gerekirse, üniversite yaşamının başlangıcından hayatımızın sonuna kadar; hepimiz birey olmanın gereği olarak yukarıda bahsettiğim gereksinimleri karşılamak çabasında olacağız. Acaba bu düşünceden hareketle, 1907 ÜNİFEB faaliyet alanını belirlerken bu etkenleri göz önünde bulundurmalı mıdır? Bu etkenleri görmezden gelmesinin fırsat maliyeti ne olacaktır?
Aslında 1907 ÜNİFEB üyeleri zaman zaman değişik konularda duyarlılıklarını ortaya koyuyorlar. Bu ve benzeri tecrübeler ile 1907 ÜNİFEB kültürü oluşacaktır; buna hiç şüphe yok. Ancak bu noktada, 1907 ÜNİFEB’in ilerleyeceği yolu belirginleştirmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Gerekli politikalar saptanırsa adımlarımızın daha da sağlam olacağı düşüncesindeyim. Burada bahsettiğim politika belirlenmesi deyişinin ardında, 1907 ÜNİFEB Yönetim Kurulu’nun tekeline bırakılmamış, topyekûn bir duruş yatmaktadır! Madem ki ortak akıldan bahsediyoruz; o zaman katılımcı olmaktan hiçbir zaman vazgeçmememiz gerekiyor. Bu bağlamda, 1907 ÜNİFEB üyeleri, edinmiş oldukları 1907 ÜNİFEB kültürüne getiride bulunmayı da görev edinmelidirler.
Bu konu üzerinde geliştirilecek öyle çok düşünce ve eyleme dökülecek öyle çok tavır var ki! Yeter ki 1907 ÜNİFEB, sivil toplum örgütü olduğunu önce kabul etsin; daha sonra da bunun gereklerini yerine getirsin.
Not: Yazımda sıkça vurguladığım “1907 ÜNİFEB kültürü” deyişinin 1907 ÜNİFEB Yönetim Kurulu üyesi Egemen İpek’e ait olduğunu belirtmek isterim.
Onur Toraman
1907 ÜNİFEB – Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği